İçinde anlatılmamış bir hikâye taşımaktan daha büyük bir eziyet yoktur. “Maya Angelou”

BİR HADİS BİR ÖMÜR

Beşlaga Bayraktarevic

Bosna Hersek’in Tuzla kenti yakınlarında ki Srebrenik ilçesine bağlı Donye Şpionice köyünde yaşayan Bešlaga Bajrektarević (Beşlaga Bayrektareviç) amca 93 yaşında. Bosna’nın ‘yaşayan tarihi’ adeta.  On iki yaşından bugüne hiç aksatmadan tuttuğu Ramazan oruçları için Allah’a müteşekkir. Onu bizim için farklı kılan asıl takdire şayan yönü ise kırklı yaşlarından itibaren devam ettiği Davut (a.s) orucu.

Sahi neydi bu Davut (a.s) orucu, Beşlaga Amca’nın hayatına nasıl girmişti. Kendisinin dilinden dinleyelim:

  • Çocuk yaşlarımdan itibaren camii cemaatinden hiç ayrı düşmedim çok şükür. Bunda bittabi muhterem aile büyüklerimin teşviki ve gayreti var. Uzun yıllar köyümüzün caminde müezzinlik vazifesini üstlendim. Layık olmasak da Rabbimiz lütfetti çok şükür…Yaşımın kırklara yetiştiği vakitlerdi. Bir cuma günü, İmam Efendi cuma hutbesini irad ederken Gönüller Sultanı Efendimizin Davut (a.s)’ın orucunu muhteva eden hadis-i şerifini paylaşmıştı. Özü itibariyle, Rızayı Hak için gün aşırı oruç tutmayı işaret ediyordu bu Peygamber sözü.  İşte o gün, kalbim o hali yaşama aşkı ile coştu. Bendeniz acaba bu yaştan sonra gün aşırı oruç tutabilir miyim diye düşünürken, bir Peygambere, en azından bir yönü ile benzeyebilmenin saadeti ve heyecanı beni o tereddütlü halden alı koydu. Oruç ibadeti yalnızca bana aittir diyor Yüce Allah. O (c.c) ‘nun rızasını kazanabilmenin iştiyakıyla dolup taşmıştım o gün. Bu iştiyak acaba geçici bir heves mi diye düşüne düşüne bugünlere; doksanlı yaşlarıma erdim. Yaş 93 haddi aşalı 30 yıl oldu. Dilerim ki O Yüce Peygamberin şefaatine erelim, ereyim. Başkaca bir muradım yok benim. Evlat bu oruç insanı manen doyurduğu, koruduğu gibi madden de doyurup koruyor. Görüyorsun ya sağlığım yerinde çok şükür. Bu Peygamber orucu bana ayrı bir can bir kan oldu. Elhamdülillah…

Beşlaga Amcanın bu hali doğrusu beni çok etkilemişti. Bir peygamber sözünü böylesine ciddiye almak ve her haliyle bunu hayata tatbik etmek; gerçek bir mümin tavrıydı bu. Gıpta edilesi bir haldi. Gönlümde akla ait bazı sorular ve tereddütler dolaşırken, yüzümün aldığı ifadeden anlamış olacak ki dudağında yarım bir tebessüm eşliğinde şunları ifade etti:

  • Zor değil evlat, gönülden isteyene hiçbir şey zor değil!  Hiçbir şey bahane değil!  Ne gençliğin beraberinde getirdiği o delikanlılık ne ihtiyarlığın nişanesi olan acziyet, ne hayat şartları, ne işimiz, ne eşimiz, ne varlık ne yokluk, hiçbir şey bahane değil. Aksine bunlar imtihanı daha değerli hale getiren birer yardımcı. Asıl önemli olan şey Allah’a tam manasıyla; gönülden bir teslimiyet. Ona teslim olunca her şey kolay zira ona zor olan hiçbir şey yok. Teslimiyetin ilk şartı da samimiyet. Samimi bir gönül…

Muhabbetimiz devam ederken ezan-ı serif okundu. Cuma vakti idi. Beşlaga Amca: ‘Hadi evlat görev vakti’, dedi. Abdestlerimizi tazeleyip camiye doğru yürümeye başladık. Namaz kılınabilecek en güzel, en şiirin yerlerden biriydi bu camii.  Caminin kapısında kulağıma doğru eğilip ‘Müezzin mahfiline gel. Namazda aynı safta olalım’, dedi. Gözlerinin içindeki aydınlığı görmeliydiniz.

 Müezzin Mahfilindeki üç kişi idik. Üçüncü kişi de Mirza isminde 13 yaşında bir delikanlı idi. Müezzinliği Mirza yapacaktı. Müsaade için Beşlaga Amca’nın sağ elinin avuç içini öptü. O da o an Mirzanın başına bir buse kondurdu. Mirza’nın Beşlaga Amca’nın diğer işlerinde de ona gönüllü olarak yardımcı olduğunu çok sonraları öğrenecektim. Mirza ayağa kalktı ve iç ezanı okudu. İmam Efendi Hutbeyi irad etmeye başladı. Gayr-i ihtiyari Beşlega Amcaya doğru çevirdim yüzümü. Hayatında ilk defa hutbe dinliyormuşçasına heyecanlı ve dikkatli idi. Bir an olsun gözlerini İmam Efendiden ayırmadı. O koca çınar gibi olgun vücuduna, bir kuş konsa yuva yapmak için tereddüt etmezdi hani. Sonra birden küçük bir serçe gibi titredi vücudu. Başı kalbine doğru eğilirken, sağ elini kalbinin üzerine kondurdu zira o esnada İmam Efendi, Efendimizin mübarek ve pak ism-i şeriflerini okumuş ve bir hadis-i şerifi paylaşmaya başlamıştı. Dönüp bakamadım yüzüne ama Beşlaga Amca’nın o an bana doğru baktığını hissediyordum. Bu hissiyat içinde hadis-i şeriften payıma düşeni almak için can kulağı ile dinlemeye devam ettim. Şöyle buyurdu İmam Efendi: Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki: ‘Bir genç yaşlı bir insana yaşlılığından dolayı ikramda bulunursa, yaşlandığı zaman kendisine ikramda bulunacak bir kimseyi Allah (c.c) ona musahhar kılar’Dem o demdi. Beşlaga Amca’nın Mirza’ya doğru bakıp müteşekkir bir eda ile tebessüm ettiğini gördüm. Gözleri Mirza’nın güzel yüzünü okşuyordu.Mirza mı? Mirza ise o güzel pak yüzünü bir an olsun ayırmadı İmam Efendinin yüzünden. Yanımda oturmuş, koca çınar olmaya namzet bir fidan gibi büyüyordu…

Mehmet Yasir Cebeci Sarajevo / 2019